Avrupa "İçten Yanmalı Motor"a Geri mi Dönüyor?
- Bünyamin ARI
- 14 Kas
- 2 dakikada okunur

Elektrikli araçlar, yıllardır Avrupa’nın otomotiv vizyonunun merkezinde yer alıyordu. 2035 sonrası içten yanmalı motorlu yeni araç satışlarının yasaklanacağı planı, politik ve endüstriyel açıdan net bir yön çizer gibi görünmüştü. Ancak son iki yıl içinde yaşanan gelişmeler, bu geçiş sürecinin sanıldığı kadar doğrusal olmayacağını gösteriyor. Pazar verilerindeki yavaşlama, batarya maliyetleri, altyapı eksikliği ve özellikle Çin rekabetinin agresif etkisi, bu stratejiyi yeniden değerlendirme zorunluluğunu doğurdu. Şimdi Avrupa yeni bir soruyla yüzleşiyor: Gerçekten tamamen elektrikliye geçiş mümkün mü, yoksa hibrit ve içten yanmalı motorlar beklenenden daha uzun süre mi hayatımızda kalacak?
Elektrikli araç satışları 2024 ve 2025’te belirgin şekilde yavaşladı. Avrupa otomotiv üreticileri, talebin beklenenden zayıf olduğunu ve teşviklerin geri çekilmesinin tüketici davranışını doğrudan etkilediğini vurguluyor. Aynı dönemde, Brüksel’de 2035 yasağının yeniden değerlendirilebileceği resmi olarak tartışmaya açıldı. Bu gelişme, geçiş sürecinin yönünü tek bir senaryoya sabitlemenin riskli olduğunu açıkça ortaya koydu.
Tedarik zinciri tarafında tablo daha da karmaşık. Batarya üretimi hâlâ büyük ölçüde Çin merkezli zincirlere bağlı durumda; Avrupa’daki maliyetler rekabet edebilir seviyeye gelmedi . Çinli üreticilerin düşük maliyetli araçlarla Avrupa pazarına güçlü bir giriş yapması, Avrupa markalarını strateji değişikliğine zorladı. Artık pek çok üretici yalnızca elektrikli modele odaklanan planlarını gözden geçiriyor, hibrit ve plug-in hibrit modelleri geçiş teknolojisi olarak yeniden konumlandırıyor. Bazı büyük üreticiler, daha önce duyurdukları “2030’da sadece elektrikli üretim” hedeflerini resmen askıya aldı .
Fabrikalar, tedarikçiler ve üretim planlamacıları için bu dönüşüm, çoklu teknolojiyle çalışmayı zorunlu kılıyor. ICE + hibrit + EV üretiminin aynı anda yönetildiği karma bir çizelgeleme dönemi başladı. Bu yeni dönemde kapasite planlaması, malzeme tedarik güvenliği, nadir metallerin fiyat istikrarsızlığı ve üretim akış optimizasyonu stratejik önem taşıyor. Artık konu yalnızca araç satışları değil, üretim süreçlerinin dayanıklılığı ve maliyet verimliliği. Otomotiv firmaları için çizelgeleme yazılımları ve simülasyon tabanlı planlama araçları bir destek unsuru olmaktan çıkıp, rekabet avantajının temel araçları hâline geliyor.
Bu değişim, satış sonrası pazarı da yeniden şekillendirecek. On yıl önce kimse batarya yönetimi, yazılım güncellemesi, sensör kalibrasyonu gibi servis kalemlerini konuşmazdı. Bugün ise bakım planlarının kendisi veri odaklı hâle geldi. Üretim sistemindeki her gecikme, servis tarafında zincirleme etkiler üretebiliyor.
Neticede Avrupa elektrikli araç hedefinden vazgeçmiş değil. Ancak geçişin hızı, kapsamı ve yöntemi yeniden tasarlanıyor. İçten yanmalı motorlara dönüş değil, daha gerçekçi bir geçiş yönetimi söz konusu. Yeni yol haritası rekabet gücü, maliyet, tedarik zinciri ve tüketici gerçekleri üzerine kuruluyor. Bundan sonraki dönemi belirleyecek olan şey sadece pil teknolojisi değil, planlama disiplini, stratejik esneklik ve üretim akışı yönetimi olacak.




Yorumlar